“Börek Yoğurt mu Süt mü?” Öğrenmenin Malzemeleri Üzerine Pedagojik Bir Düşünme Denemesi
Bir öğretmen olarak her zaman şuna inanırım: öğrenme, tıpkı börek yapmak gibidir. Her tarifte benzer malzemeler vardır ama lezzet, o malzemelerin nasıl karıştırıldığına, hangi ellerin şekil verdiğine bağlıdır. Tıpkı bir öğrencinin bilgiyle, merakla ve deneyimle yoğrulması gibi. Bugün bu basit, mutfaktan gelen sorudan yola çıkıyoruz: Börek yoğurt mu süt mü? Cevabı mutfakta değil, aslında öğrenme kuramlarının derinliklerinde bulacağız.
Öğrenmenin Hamuru: Yoğurt mu, Süt mü?
Birçok yörede börek harcına yoğurt katılır; bazıları ise sütle daha gevrek bir tat yakalar. Bu farklılıklar, öğrenme yollarının çeşitliliğini hatırlatır. Kimi öğrenci yoğurt gibidir; yoğun, derin ve sabırla işlenmesi gereken. Kimi ise süt gibidir; akışkan, kolay şekil alan, ama dikkatle yönlendirilmezse taşma riski taşıyan. Her iki öğrenen tipi de değerlidir — önemli olan, öğretmenin hangi malzemeyi ne zaman, nasıl kullanacağını bilmesidir.
Deneyimsel Öğrenme: Böreği Yoğurmak Gibi
Amerikalı eğitimci David Kolb’un deneyimsel öğrenme teorisi bize der ki: İnsan, deneyimden öğrenir. Öğrenci hamuru kendi eliyle yoğurmadıkça, böreğin nasıl kabardığını anlayamaz. Tıpkı sınıfta teoriyi anlatmakla yetinmeyip, öğrenciyi aktif katılıma davet etmek gibidir bu. Yoğurtla hazırlanan börek daha tok ve doyurucudur; bu, derinlemesine öğrenmeye benzer. Sütle yapılan börek ise daha yumuşak ve esnektir; bu da esnek, yaratıcı öğrenme biçimlerini temsil eder.
Öyleyse pedagojik açıdan soru şudur: Eğitimde “yoğurt” yani derin, kalıcı öğrenmeyi mi hedefliyoruz, yoksa “süt” yani uyumlu, hızla adapte olabilen öğrenme biçimlerini mi? Cevap her zaman bağlama, öğrenciye ve hedefe göre değişir.
Piaget’nin Mutfakta Öğrettikleri
Jean Piaget, öğrenmeyi “bireyin çevresiyle etkileşimi sonucu oluşan bir yapılandırma süreci” olarak tanımlar. Yani öğrenci sadece bilgi tüketmez; onu yeniden üretir, dönüştürür. Bu durumda, böreğin yoğurtlu mu sütlü mü olacağına karar veren kişi aslında öğrencinin kendisidir. Öğretmen yalnızca rehberdir, hamura yön verir, ama lezzeti belirlemez.
Bir sınıfta her öğrenci farklı bir tarifle öğrenir. Kimisi bilgiyi uzun süre yoğurur, kimisi hızla karıştırıp hemen pişirir. Eğitimdeki en büyük hata, her öğrenciden aynı kıvamı beklemektir. Oysa iyi bir öğretmen, hangi hamurun yoğurulmaya, hangisinin dinlenmeye ihtiyacı olduğunu sezebilen kişidir.
Vygotsky ve Paylaşmanın Böreği
Lev Vygotsky’nin sosyal öğrenme kuramı bize böreğin asla tek başına yapılmadığını hatırlatır. Öğrenme, tıpkı mutfakta paylaşılan bir tarif gibidir. Anneden kıza, ustadan çırağa, öğretmenden öğrenciye aktarılır. Süt mü yoğurt mu tartışması da bu aktarımın bir parçasıdır; her aile, her toplum kendi yöntemini kolektif bir kimlik olarak taşır. Bu, eğitimin toplumsal boyutudur: Öğrenme bir mirastır.
O halde börek yapmayı öğrenen bir çocuk, aslında sadece bir yemek değil, bir kültürü yeniden üretmektedir. Eğitimin de nihai amacı budur: Bilgiyi yaşatmak, paylaştıkça büyütmek.
Bloom’un Taksonomisinde Bir Börek Deneyi
Eğitimci Benjamin Bloom’un ünlü öğrenme basamakları, börek yapma süreciyle birebir örtüşür. Önce “hatırlarsınız” (malzeme listesi), sonra “anlarsınız” (tarif mantığı), ardından “uygularsınız” (hamuru yoğurmak), “analiz edersiniz” (hangi malzeme fazla geldi), “değerlendirirsiniz” (tadı yerinde mi) ve nihayet “yaratırsınız” (kendi tarifinizi üretirsiniz). Öğrenme de börek gibi, yaratıcılıkla tamamlanır.
Pedagojik Tat: Süreç mi, Sonuç mu?
Bazı öğretmenler için öğrenme, sonuç odaklıdır; börek kabarmalı, altı kızarmalıdır. Bazılarıysa sürece inanır; önemli olan öğrencinin elinin una bulanmasıdır. Gerçek öğrenme, pişen son üründe değil, yoğurma eyleminin kendisindedir. Börek yoğurtla da güzel olur, sütle de. Mesele, o tarifi deneyen öğrencinin sürece ne kattığıdır.
Burada bir başka pedagojik soru ortaya çıkar: Biz öğrencilerimize “tarifi ezberlemeyi” mi öğretiyoruz, yoksa “kendi tariflerini geliştirmeyi” mi? Eğitim, sadece bilgi aktarımı değil, yaratıcı pişirme sanatı olmalıdır.
Sonuç: Öğrenmenin Mutfağında Her Malzeme Değerli
“Börek yoğurt mu süt mü?” sorusu, aslında eğitimdeki büyük sorulardan biridir: Kalıcılık mı, esneklik mi? Disiplin mi, yaratıcılık mı? Cevap, her zaman dengededir. Yoğurt, öğrenmenin temeline derinlik katar; süt, akış sağlar. İkisi birleştiğinde ise tıpkı iyi bir eğitim gibi, hem doyurucu hem esnek bir sonuç ortaya çıkar.
Şimdi kendinize sorun: Öğrenme yolculuğunuzda siz hangi malzemeyi daha çok kullanıyorsunuz? Yoğurdun derinliğini mi, sütün akışkanlığını mı? Belki de gerçek öğrenme, bu ikisini karıştırdığınız anda başlıyordur.